Kadın Hakları Komisyonumuzun Ve Tübakkom'un 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Ve Dayanışma Günü Basın Açıklaması

24.11.2017 15:58:16
  • Büyük Font
  • Küçük Font
  • Sayfayı Yazdır
Kadın Hakları Komisyonumuzun Ve Tübakkom'un 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Ve Dayanışma Günü Basın Açıklaması

MUĞLA BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU’NUN 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

 

  25 Kasım 1960’ta diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabal Kardeşler’in tecavüz edilerek vahşice öldürülmesinin ardından 1985 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi için Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilen 25 Kasım günü, en son 1999’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir.

  Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde kadınların erkek şiddetine karşı mücadele verirken diğer yandan erk-egemen sistemin yönetim adı altında dayattığı baskı, eşitsizlik, hak ihlalleri ve erkeğin kadına yönelttiği şiddet her geçen gün artmakta, kadının bedeni, kimliği ve emeği üzerindeki baskılar yoğunlaşmaktadır.

   Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu imzalanan uluslararası sözleşmeler kapsamında ve Anayasal düzende tartışmasız olduğu halde gece yarısı çıkan yasalarla bu haklar ve yükümlülükler erk yönetimin eliyle gölgelenmekte ve yok sayılmaktadır.

  Bu yıl da sayılarla ölçülmesinden sakınca duyduğumuz birçok kadın canından olmuş, ağır şiddet vakıaları ile karşı karşıya kalmış ve baskı altında haklarından yoksun bırakılmıştır. Hatta milyonlarca kadın resmi kayıtlı istihdamdan çıkarılmış ve ekonomik özgürlüğü elinden alınmıştır.

   Nüfus Hizmetleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’daki değişiklikler ile müftülerin evlendirme memurları arasına eklenmesi ve kendilerine evlendirme yetkisi verilmesi, evlenmenin bildirilmesi yükümlülüğünün kaldırılması; her geçen gün hakları elinden alınmaya çalışılan kadının dinsel yapıda ikincil varlık haline dönüşmesine ve haklarını kaybetmesine; kadına ve çocuğa yönelik, şiddet, taciz ve istismar vakıalarının artmasına yol açmaktadır. Müftülüklere nikâh yetkisinin Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin hemen ardından boşanma sürecinde Arabuluculuk uygulamasının tartışılması dahi kadın üzerinde baskı ve sindirme politikasının yasalaşmasına yol açmakta ve İstanbul Sözleşmesine aykırı bir yasaya daha mahal vermektedir.

  Kadına yönelik şiddetle mücadele eden biz kadınlar erk şiddetini her daim ensemizde hissetmekteyiz. Kadının susturulduğu, iradesinin ve haklarının yok sayıldığı, özgürlüğünün kısıtlandığı, canına kastedildiği, gün geçtikçe özgürlük ve demokrasinin sözde kaldığı günümüz Türkiye’sinde Muğla Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyeleri olarak; yani hem kadın, hem de avukat kimliğimizle şiddetin olmadığı barış içinde yaşanacak bir ülke için, kadına yönelik şiddetle ve cinsiyetçi erkek egemen zihniyetle mücadelemiz dün olduğu gibi bugün ve yarın da tüm gücü ve adalete olan inancıyla devam edecektir. 25.11.2017

 

Muğla Barosu Kadın Hakları Komisyonu

 

TÜBAKKOM 25 KASIM " KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ORTADAN KALDIRILMASI İÇİN ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ " BASIN AÇIKLAMASI

 

25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü". Dominik Cumhuriyeti'ni 31 yıl boyunca kanla, baskı ve zulümle yöneten diktatör Trujillo'ya karşı mücadele eden yürekli kadınların, Mirabel Kardeşlerin 25 Kasım 1960'da tecavüz edilerek ve dövülerek öldürülmesinin anısına, baskılara yenilmeyen yürekli kadınların mücadelesini onurlandırmak ve kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek adına ölümsüzleştirdiğimiz gün…

Kadına yönelik şiddetin çarpıcı artış gösterdiği ülkemizde; mücadele yöntemlerini tartışırken; kadına yönelik şiddetin hayatın diğer alanlarında yaşanan şiddetten bağımsız olarak ele alınması durumunda mücadelenin etkisiz kalmasına yol açacağı gerçeğini de dikkate almamız gerekmektedir. Şiddet kimden, nereden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın, şiddet uygulayanın/şiddet uygulananın kim olduğuna, neden uygulandığına bakılmaksızın ortak bir bilinçle şiddete karşı duruş sergilenmelidir.

YASALARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ AZALTMIYOR

Kadına yönelik şiddetle mücadele için ulusal eylem planları yapılmasına rağmen, ülkemizde kadına yönelik şiddetin arttığı görülmektedir. Kadınlarımız, kız çocuklarımız her alanda, eğitim, yaş, sosyo-ekonomik durum ayırt etmeksizin, şiddet görmekte, tacize, tecavüze uğramakta, sakat kalmakta ve öldürülmektedir. Yasalarımızda yapılan değişikliklerin kadına yönelik şiddeti azaltmaya yetmediği, hatta en önemli insan hakkı olan yaşam hakkını ihlal eden öldürme filinin çok arttığı bir gerçektir. Bu artışın önemli bir nedeninin de ülkemizde mevzuatla uygulama arasındaki yetersizliktir. Mücadelede sonuca varılmak isteniyorsa devletin bu soruna odaklanması gerekmektedir. Öncelikle kadına yönelik şiddetin kadının sosyal hayata katılımını engelleyen sosyal bir olgu olduğunun kabulüyle; mücadeleyi şiddet uygulandıktan sonraki mücadele yerine, şiddetin uygulanmasının önüne geçilmesi yönündeki mücadele yöntemlerine ağırlık vermemiz gerekmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletin çok yönlü, bütüncül politikalar üretmesi yanında; bu mücadelenin toplumsal düzeyde ortak ve kararlı bir şekilde yürütülmesi, her şeyden önce kadının birey olduğunun kabulünü sağlayacak toplumsal zihniyet dönüşümünün sağlanması zorunludur. Kadınlara yönelik şiddeti doğuran ve sürekli hale getiren olumsuz tutum ve davranışları ortadan kaldırmak için cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetle ilgili sosyal farkındalık yaratmak, zihniyet değişikliği yaratarak bireylerin ve toplumun kadına bakış açısını dönüştürmek zorunluluktur.

CUMHURİYETLE KAZANILAN KADIN HAKLARI YASAL DEĞİŞİKLİKLERLE ORTADAN KALDIRILIYOR

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi mücadelesinde bu mücadelenin paydaşı olan herkesin samimi olması gerekmektedir. Özellikle devletin, hükümetin, siyasi makamların kadına bakış açılarını kadın sorununu çözecek yönde dönüştürmeleri gerekmektedir. Yasaları çözüme odaklı değiştirirken, kullanılan dilin siyasi amaçlı olarak kadın haklarına aykırı olması, toplumsal zihniyet değişikliğinin önündeki en önemli engeldir. Cumhuriyetle kazandığımız kadın haklarımızın ortadan kaldırılmasına yol açacak yasal değişikliklerin yapılması, laik eğitimden uzaklaştırılması, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı kurumlarda kullanılan dilin ve açıklamaların kadın haklarına aykırı olması, kadının her şeyden önce birey olduğunun kabul edilmemesi yönündeki beyan ve tutumlar kadının insan haklarının ihlalinin artmasına yol açmakta ve yapılan mücadeleyi engellemektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetle mücadele alanında karar alma sürecinin kapsayıcı bir süreç olması ve tüm paydaşların rol oynamasının sağlanması gerekmektedir. Türkiye Barolar Birliği'nin, baroların ve kadın alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin karar alma sürecine katılımı mutlaka sağlanmalı, kadın örgütlerine danışılmalı, dinlenmeli ve destek olunmalıdır. Karar alma mekanizmasında insan hakları ön planda yer almalı, kadına yönelik şiddet bireysel kadın hakları ihlali olarak kabul edilmelidir.

İstanbul Sözleşmesine ilk imza atan ülke olmamıza ve sözleşmede açıkça yasaklanmasına rağmen; aile hukuku ve kadına karşı şiddet alanında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamasına gidilmesinin düşünülmesi hukuki dayanaktan yoksundur. Böyle bir kabul, sözleşmenin ihlaline yol açacağı gibi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi mücadelesine de engel olacaktır.

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu olarak dün olduğu gibi bugün de; ülkemizin her yerinde, kadının insan haklarının ihlaline yol açan her türlü davranışın, tutumun, kadınların Cumhuriyetle elde ettiği kazanımlara aykırı yasal değişikliklerin karşısında olmaya devam ederek, kadına karşı şiddetin tamamıyla ortadan kaldırılmasına yönelik politikaların ortaya konulması mücadelemizi kararlıkla sürdüreceğiz. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

 

TÜBAKKOM 14. DÖNEM SÖZCÜSÜ
TRABZON BARO BAŞKANLIĞI

Fotoğraf Galerisi